Komünist vahşetin gerçek sebeplerini iyi incelemek gerekir. Sorun, sadece Lenin veya Stalin gibi diktatörlerin kişisel hırs ve zalimlikleri midir? Yoksa sorun, Darwinizm kaynaklı komünist ideolojinin uygulanması mıdır? Konuyu incelediğimizde, ikinci seçeneğin doğru olduğunu görürüz. Vahşet, komünizmin felsefesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu olgunun temelinde, insanların bir “havyan türü” olarak görülmesi yer alır.
Komünizm insanı hayvan türü olarak algılar
Bu olgunun temelinde, insanların bir “havyan türü” olarak görülmesi yer alır. Komünizm, Marx’ın ısrarla belirttiği gibi, Darwin’in evrim teorisine dayanmaktadır ve bu teori insanı “gelişmiş bir hayvan” olarak tarif etmektedir. Dahası, insanlar arasında çatışmanın, baskının, zulmün, güç mücadelesinin doğal ve meşru olduğunu telkin etmektedir. Bu felsefeyi benimseyen bir insanın elinde yeterli güç ve imkan bulunduğunda, her türlü zulüm ve vahşeti işlemesi çok kolaydır.
Nitekim geçmişe baktığımızda, komünistler tarafından işlenen vahşetlerde, insanların “hayvan türü” olarak görülmesinin büyük rol oynadığı açıkça görülür. Komünist ideologlar, karşıtlarını birer hayvan olarak tanımlamış, dahası yönettikleri insanları da psikolojik olarak “hayvanlaştırmaya” yönelik bir politika izlemişlerdir. Komünizmin Kara Kitabı’nda, söz konusu politika şöyle açıklanmakta:
“Adam öldürmek bir eğitim gerektirir; herkes komşusunu öldürmekte bir kararsızlık yaşar, buna karşı uygulanabilecek en etkili eğitim, kurbanının insanlığını yadsımayı, ona geçici olarak “insan değilmiş gibi görmeyi” öğretmektir. Alain Brossat haklı olarak şöyle yazar: “Barbar temizlik ayini, ölüm makinesinin tam verimle çalışması, işkence söylemleri ve uygulamalarında ötekinin hayvanlaştırılmasından, düşsel ve gerçek düşmanların hayvanlar dünyasına sokulmasından başka bir şey değildir….” (Alain Brossat, Un Communisme Insupportable, Paris, L’Harmattan, 1997, s. 265)